(devamı... Microsoft Word de yazıyorum ve hikaye 7 sayfa oldu...:D)Yatağın başucuna geldim. Mark
hala közlerini yüzüme dikmiş beni inceliyordu. Bense gözlerimi kaçırdım ve
belimdeki küçük bıçağı çıkardım.
Şu anada her şey o kadar saçmaydı ki. Yani öldürmek için geldiğim
partide düşmanlarımla aynın odadaydım ve onlara arkamı dönüyordum. Nedense
burada tek gergin olmayan bendim. Periler Larry aşağılamayı sürdürüyorlardı.
Ona yerinin neresi olduğunu aşağılayarak anlatıyorlardı. Tıpkı eğitilmesi
gereken bir köpek gibi.
Onları umursamayıp çıkardığım bıçakla Markı bağladıkları ipi kesmeye
başladım. Zaten çok kalın değildi. Mark çözdüğüm eliyle elimdeki bıçağı kaptı.
Bunu neden yaptığını bilmiyordum ama yapmıştı ve daha ne oğlunu anlamadan
bıçağı arkamdaki bir şeye fırlattı. Aynı anda Biri arkamdan bağırmaya başladı.
Mark vakit kaybetmeden serbest kalmış eliyle diğerini çözmeye başladı. Bu
sırada bende hızla geri döndüm. Eli bıçaklı olan peri yerde dizlerinin
üstündeydi. Bıçağım ise karnına sonuna kadar saplanmıştı. Kadın deli gibi
ağlıyordu.
Diğer mor saçlının üstünde ise Larry vardı. İyide Larry’nin diğer
perinin üstünde ne işi vardı? Ama beni şaşırtan üstünde olmasından çok hiç
durmadan ve ya şiddetini düşürmeden ardı arkasına kadının suratına yumruklarını
indiriyor olmasıydı. Hemen onlara doğru koştum ve kendini kaybetmiş olan
Larrynin beline sarıldım. Tüm gücümle onu periden ayırmaya çalışıyordum. Kadın
bayılmıştı ve yüzü kan içersindeydi. Burnu kırılmıştı ve kan boşalıyordu. Nefes
almak için o baygın haliyle ağzını açmıştı ama şimdide kan ağzına doluyordu.
Larry bırakıp omuzlarından olabildiğince itim ve kadından uzaklaştırdım.
Kollarımı yerde yatan kadının koltuk altlarından geçirip doğrulttum. Biraz daha
sürüyüp duvara yasladım. Şimdi kan ağzına dolmaktansa yere akıyordu. Bu daha
iyi. Arkamı dönmeden odada silah sesi yankılandı. Bu kulakları kısa süreli
sağır eden yüksek bir sesti. Arkaya baktığım da Markın yaralı kadını vurduğunu
gördüm. Başından vurmuştu. Kan ve beyin karışımı yoğun sıvı halıya hızla
yayılıyordu. Alt katta kinlerin sesi aldırış edeceklerini sanmıyordum ama
koridorda bıraktığım perilerin dikkatini çekeceğimden emindim. Tabi fırsattan
istifa de kaçmamışlarsa.
Ama diğer odadaki insanların ses dikkatini çekmiş olabilirdi. O yüzden
hızlı davranmalıydık ama ondan önce ölen perinin yok olduğundan emin
olmalıydım. Yerde yatan perinin bedeni sarsılmaya başladı. Vücudu zerreciklere
ayrılıyordu. Adeta kendi görkemli ölüm törenini hazırlıyordu. Hep böyle olurdu.
Kendi dünyalarına ayit oldukları yere giderlerdi tabi sonrası hakkında hiçbir
fikrim yok. Parlak renkli pul taneleri bedenin etrafında dönmeye başladı. Sanki
kendi içinde küçük bir hortum yaratmıştı ama çevresinde hiç bir esinti bile
yoktu. Bedeni görünmez hale gelince taneler dönerek yavaşça yerden
ayrıldı. Havada son kez süzülüp görünmez
bir vakumla çekilmiş gibi geride kandan başka bir şey bırakmadan yok oldu. Bu
gösteriden sonra diğer kadına göndüm. Hala baygındı. Zaten bundan sonra ona ne
olduğu umrumda da değildi.
Geriye sadece…
“Larry git buradan…” dedim.
Mark Silahını ona doğrultup “onu
öldürebilirim” dedi. Erkeklik egosundan
bahsedince kızana bak sen…
“Saçmalama Mark. O bize zarar
vermedi. Üstelik o aşağı bir peri. Kendi isteği doğrultusunda burada değildi…”
dedim. Mark gözlerini bana çevirdi ve tek kaşını havaya kaldırdı. Evet, genelde
geride delil bırakmazdım ama bu işte geçirdiğim zaman arttıkça yufka yürekli
olmaya başlamıştım.
Markın elindeki silahımı alıp bilekli çizmemdeki yerine koymaya
çalışıyordum. Bunu yaparken 2 erkekte beni izliyordu ve mini eteğimle pot
kırmadan bu işi halletmek zor olmuştu. Bu işi de halledip…
“bana bakmak dan vaz geçin…”
Mark başını tamam anlamında sallayıp yerden
gömleğini aldı ve yatağa oturdu. Kanlı gömleği kesiklerin üstüne bastırıyordu.
Acıdan yüzünü buruşturdu ama ne ağlama nede sızlanma. Kendini iyi kontrol
ediyordu. Bana bakıp…
“kanlar içindeyken buradan nasıl
çıkabiliriz?”
“Ben yardım edebilirim…”
Larrye dönüp…”hayır” dedim.
Mark “Evet” dedi. Hışımla ona
döndüm…
“ona güvenmemizi mi bekliyorsun.
Sen burada kesilirken sevimli arkadaşın olanları isliyordu unuttun mu?”
“Evet, ama onu öldürmek istemeyen
sendin unuttun mu? Şimdide yardım edebilecekken neden raddelim!”
Bazı konuşma sesleri duydum. Müziğin sesi nedense azalmıştı. Hızla kapıya
ilerledim ve sessizce aralayıp koridora baktım. Birileri polis çağırmıştı ve
partiye ara verilmişti. Uzun koridorun sonunda Beni tuzağa düşüren perilerin 3
polisle konuştuğunu gördüm. Ballandıra -ballandıra kendi uydurdukları
hikayelerini anlatıyor gibiydiler ve bu işin ucu bize de deyecek gibiydi. Odaya
girdim ve kapıyı kapatıp kilitledim.
“evet, küçük peri. Marifetlerini hemen
göster ve bizi şuradan çıkar.”
Bize yardım edeceği için çok mutlu
görünüyordu. Karanlık köşesinden çıktığından beri onu incelememiştim. Şimdi
baktığımdaysa 18 yaşlarında tipik bir gence benziyordu. Üstünde siyah polo
t-şört altındaysa kot pantolon vardı. Tabi buraya kadar her şey normaldi. Tek
sorun koyu turuncu gözlerde bitiyordu. Muhtemelen annesi veya babası yarı
periydi. Bizi buradan büyü yeteneği ile çıkaracağını söylüyordu. Eğer kendisi
yarı peri olsaydı bunu yapamazdı. Ama benim annem veya babam insandı. Bunu
biliyordum çünkü ben büyü yapamıyordum.
18 yaşlarında olmasıysa cabası. Büyüleri yeni -yeni
oturuyordu ve onun yüzünden başımıza neler geleceğini bilmiyordum. Harika…
“Tamam. Büyü konusunda çok iyi
olduğum söylenemez ama üstündeki kana bir şeyler yapabilirim.” Dedi.
Düşünüyordu. Marka bakıp seçeneklerini uzun –uzun gözden geçiriyordu.
“hadi ama polisler zaten
koridorda. Zamanımız yeterince az bir de seni beklemeyelim.”
Beni umursamıyordu! Cebinden ağzı kapanan o
küçük şeffaf poşetlerden çıkardı. İçinde sarımsı atalar vardı ve poşeti açarken
Marka ilerliyordu. “Bunu ye…”dedi ve ona biraz uzattı. Marktan önce davranıp
Larryi bileğinden yakaladım.
“ona verdiğin ne?” diye sordum.
Koyu turuncu gözlerine bakıyordum.Ciddi olduğumu anlaması için bileğini biraz
daha sıktım.
“bu sadece büyünün bir parçası”
“ama ona birşeyler vermeden de
büyü yapabilirsin.”
“evet, ama ben o kadar güçlü bir
peri değilim. Lanet olsun soyumda insan kanı var istesem de o kadar güçlü
olamam!” Bağırıyordum. Anladım sorunu buydu. Hiçbir zaman tam bir peri
olamayacaktı. O yüzden hep aşa kalacaktı ve ezilecekti. Buna sinir olduğu da
yüzünden okunuyordu.
“ Eğer Marka isteyerek ve ya
istemeyerek herhangi bir şey yaparsan işin biter…” dedim. Bunları söylerken
yüzüne yaklaşmıştım. Elimi olabildiğince sıkıyordum ve gayet ciddiydim. Bir
birimize bakarken…
“kesin şunu artık…” dedi Mark ve
Larrynin elindeki otu kapıp ağzına attı. Daha sonra elimi yavaşça serbest
bıraktım ve çektim. Bileğinde parmak izlerim kalmıştı ama pek canı yandığın
sanmıyordum.