House Of Night Turkey
House Of Night Turkey
House Of Night Turkey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Gece Evinin Karanlık Dünyasına Ho
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Jennifer Cullen

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jennifer Leighton Star

Jennifer Leighton Star


Mesaj Sayısı : 23
Yaş : 32
Nerden : House of Night in Tulsa

Jennifer Cullen Empty
MesajKonu: Jennifer Cullen   Jennifer Cullen Icon_minitimeSalı Ekim 20, 2009 4:46 am

Jennifer o gün çok heyecanlıydı, gece uyumasının da çok zor olacağını biliyordu; çünkü yarın büyük gündü. Hayatının en önemli sınavlarından biri yarın onu bekliyordu: ÖSS -bu sınavı bu kadar önemli kılan şey ise bitireceği üniversitenin geleceğini şekillendirecek olmasıydı. Sınava gireceği okula metroyla gidecekti. Son kez çok önemli bulduğu şeyleri gözden geçirip annesi ve babasıyla birlikte televizyon seyretmeye gitti. Salonda onu bir sürpriz bekliyordu. O odasında çalışırken en sevdiği kuzeni ona başarı dilemek için ta İstanbul’dan kalkıp gelmişti. Bu onu çok mutlu etti. Doya doya sohbet etti kuzeniyle, onun dönmesini hiç istemediğini söyledi. Fakat 3 gün sonra annesinin yanına dönecekti kuzeni, buna biraz üzüldüyse de bu 3 günü en iyi şekilde değerlendirmeye karar verdi. Ertesi gün, sınavdan çıktıktan sonra kuzeniyle birlikte sinemaya gitmeye karar verdiler, sonra da alışveriş merkezinde biraz dolaşacaklar ve Jennifer teyzesine hediyeler alıp kuzeniyle gönderecekti. Sohbete dalan Jennifer ve James saatin ilerlediğini fark ettiler, James:
-Jennifer, artık yatsan iyi olur, sınava geç kalmak istemezsin, daha 3 gün buradayım, bol bol görüşeceğiz nasıl olsa.
-Tamam, ben yatıyorum o zaman. Yarın 13’te AVM Alışveriş Merkezinde buluşuruz.
-Tamam, sakın geç kalma…
Ertesi sabah kalktığında Jennifer olacaklardan habersizdi. Yüzünü yıkadı, üstünü giyindi –en rahat kot pantolonuyla, en sevdiği t-shirtünü giydi ve ona uğur getirdiğine inandığı James’in hediyesi olan etrafı pırlanta kaplı, kalpli kolyesini de takınca artık hazırdı. Aşağı indiğinde herkes masada onu bekliyordu, çok mutlu oldu onu uğurlamak için erkenden kalktıklarına, oysa o tek başına kalkıp gideceğini düşünüyordu. Kahvaltısını ettikten sonra nüfus cüzdanını, ÖSS giriş belgesini, bir şişe suyunu, metro kartını ve parasını da alıp çantasına koyduğunda her şey tamamdı. Annesi, babası, kardeşi ve James ile vedalaşıp evden çıktı. Daha sınava 1 saat vardı ve yolu yarım saat sürüyordu. Yani telaşa kapılmasına gerek yoktu. Metro istasyonuna girip öğrenci kalabalığını görünce biraz endişeye kapıldı; ama sonra metroya binince rahatladı. Metrodan indi, okula doğru yürümeye başladı, etraf insan kaynıyordu, yollarda arabalar, arabaların içlerinde gençler, kaldırımlarda anne ve babalarıyla yürüyen gençler… Anne ve babasının gelmesini özellikle istememişti, heyecanlanmamak için. Binaya girerken onları kontrol etmesi gereken görevli Jennifer’ı kenara çekti, Jennifer ne olduğunu anlayamamıştı, birden görevli zannettiği kişinin aslında onu beklemekte olan bir İzsürücü olduğunu anladığında artık çok geçti. Bütün dünyası adeta başına yıkılmıştı. Artık ne James ile evlenebilir, ne iyi bir üniversiteden mezun olduktan sonra bir şirket kurup James’i başına oturtabilir, ne de James ile birlikte bakıp büyütecekleri çocuklara sahip olabilirdi artık. Onun durumunda bir başkası olsaydı sevinirdi ÖSS’den kurtulduğuna; ama o sevinemedi, o artık bir vampir adayıydı. Tamam, vampirlerden nefret etmiyordu; fakat James’ten ayrı olacağı ve bir daha bir araya gelemeyecekleri düşüncesi onu mahvediyordu. Şimdi artık onu binaya da almazlardı; çünkü alnının ortasındaki safir renkli hilal onu ele verirdi. Hemen James’i aramaya karar verdi. Telefon uzun uzun çaldıktan sonra açıldı:
-Efendim Jennifer, bir şey mi oldu?
-Annemler yanında mı?
-Hayır değiller, ne oldu?
-Çok, çok kötü bir şey oldu, ben, ben işaretlendim.
-Ne, ne, ne dedin sen neylendin?
-İşaretlendim, yani artık bir vampir adayıyım. Şu anda çok kötüyüm, gelip beni alabilir misin? Sınava da girmeme izin vermezler bu halimle…
-Tamam, şimdi sakin ol, ben yarım saate kadar oradayım.
-Bekliyorum.
[color=indigo]Yarım saat sonra James geldi, gelirken bir de kapatıcı almıştı, kapatıcıyı Jennifer’a uzattı. Jennifer kapatıcıyı alırken sordu:

-Nereden buldun bunu?
-Gelirken bir kozmetik mağazası gördüm, oradaki görevliden istedim, bunu verdi.
-Çok teşekkür ederim. Sen olmasan ben ne yapardım? Annemlere söyleyemezdim, babamın tansiyonu fırlardı, annem de kesin bayılırdı, ben de burada kalakalırdım. İyi ki buradasın, yanımdasın. Sana çok ihtiyacım var şu anda.
-Bak, işte buradayım. Yanındayım, her zaman da yanında kalacağım, canım kuzenim benim, sen ne olursan ol, benim için önemli olan senin iyi olman, ne olduğun ya da neye benzediğin değil.
-Çok sağol. Ben hemen bu kapatıcıyla hilalimi kapatayım da gidelim. Planlar iptal mi oldu şimdi?
-Yok, niye olsun ki? Bak işte artık eskisi gibisin. Haydi, şimdi bir taksiye binip gidelim sinemaya.
Sinemada hiç konuşmadılar, çıkınca AVM’deki kafeye gidip oturdular, birer kahve içip ne yapacaklarını konuştular. Önce Jenny’nin –böyle çağrılmayı daha çok seviyordu- anne ve babasına durumu sakin sakin anlatacaklar, sonra da ertesi gün James Jenny’yi ece evine bırakacaktı. Kafeden kalktıklarında saat daha 12ydi, bu saatte eve gitmeleri Jenny’nin anne ve babasını telaşlandırırdı, onlar da alışveriş yapmaya karar verdiler. Jenny teyzesine saten bir pijama takımı, porselen bir çay seti ve otomatik bir düdüklü tencere aldı. “Lavaboya gidiyorum” diye James’in yanından ayrılıp bir mücevher mağazasına girdi, oradan James’e boynunda taşıdığı kolyenin aynısı bir çift kol düğmesi aldı, çok güzel bir hediye paketi yaptırdı ve çantasına koydu, bunu teyzesinin hediyelerinin arasına sıkıştıracaktı, tabi içinde bir not vardı: “Ben bir daha ortaya çıkamayabilirim, beni unutmaman dileğiyle…” James İstanbul’a döndüğünde paketleri açınca bunu görecekti. O sırada Jenny gece evine alışmaya çalışıyor olacaktı. James de boş durmadı o sırada tabi ki, Jenny’ye daha önce aldığı ve bugün Jenny’nin boynunda görünce çok mutlu olduğu kolyenin takımı olan bileziği aldı bir kuyumcudan. Paketin içine de bir not iliştirdi: “Ben ne kadar uzakta olursam olayım aslında senin yanındayım. Bunu hiç unutmaman dileğiyle… Nerede olursan ol, hep mutlu ol…” Bu paketi Jenny’nin gece evi için hazırlayacağı valizin içine koyacaktı, Jenny oraya vardığında görecekti bunu, o sırada James de herhalde eve dönüş yolculuğunda olacaktı; çünkü buraya gelmekteki asıl amacı Jenny’ye destek olmaktı. Bu destek biraz farklı bir alanda olmuştu; ama olsun, sonuçta destek olmuştu yine de. Jenny döndüğünde James de alışverişini bitirmişti, o da teyzesine bir kahve makinesi almıştı, gidince verecekti. Saatler 14ü gösterirken çıktılar AVM’den. Eve vardıklarında saat 14:30du. Jenny’nin annesiyle babası salonda oturmuş TV seyrediyorlardı, Jenny anahtarı ile kapıyı açıp içeri girdiklerinde. Ellerinde poşetleri gördüklerinden bir şey sorma gereği duymadılar. Jenny ve James de onların karşılarına oturdu ve yavaş yavaş anlatmaya başladılar.
-Anne, size bir şey söylemem gerekiyor; ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
-Öncelikle lütfen sakin olun.
-Ne oldu ki James sakin olalım? Kötü bir şey mi var yoksa?
-Hayır, yani kötü olup olmadığı size kalmış bunun.
-Ne ki o? İnsanı meraktan çatlatmayın da söyleyin haydi.
-Anne, baba, artık ben insan değilim, bundan sonra da olamam zaten.
-Nasıl yani, bu da ne demek?
-Yani, Nyx beni işaretletti, tam da sınav binasına girerken…
-Sınava girmedin, İşaretlendin…
-Evet, öyle. Artık bir vampir…
-Ne?
-Vampir adayıyım.
Annenin şok olduğu ve üzüldüğü açıkça okunuyordu yüzünden, baba ise ne diyeceğini düşünüyordu. Sonra anne:
-Kızım şimdi sen evden ayrılıyor musun yani?
-Evet anne, yarın James beni gece evine götürecek.
-Canım yavrum, ben nasıl dayanırım senin yokluğuna?
-Anne, o kadar da kötü değil, benim şehir dışında bir üniversiteyi kazandığımı ve oraya yerleştiğimi düşünün, emin olun her şey daha kolay olacak o zaman. Bunları söylemek Jenny için kolay görünse de aslında içinden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu; ama bu her şeyi daha da zorlaştırırdı, bu yüzden kendini tutuyordu. Anne ve babasına sarılıp odasına çıktı. Yatağına yattı ve hemen uyudu. Uyandığında saat 21:00dı. Mutfağa indi, yemeğini yedi, James, annesi ve babasıyla vedalaşıp odasına çıktı, yatağının üstünde ağlamaya başladı. Ağlarken uyuyakaldı, annesi gelip üstünü örttü, yanağına bir öpücük kondurdu. Sabah güneş gözlerini rahatsız etti biraz, o zaman anladı bir daha eskisi gibi şezlonglara uzanıp güneşlenemeyeceğini. Aşağı indiğinde James, annesi, babası ve kardeşi kahvaltı etmek için onu bekliyorlardı. Bu sabah belki de son kez evinde ailesiyle birlikte kahvaltı yapıyordu, bunu düşünmek bile yüreğine bir ağırlık çökmesi için yeterli oldu. Kahvaltı bitince Jenny teyzesinin paketlerini James’e teslim etti, tabi James’in paketi de onların arasındaydı. James de bu sırada Jenny için hazırlattığı paketi Jenny’nin valizine attı o görmeden. Evden çıktılar, bu ayrılık çok buruk olmuştu herkes için, annesi, babası, kardeşi ve James için. Gece evinin kapısına gelince taksiden indi Jenny, James’e de hiç vakit kaybetmeden dönmesini söyledi, hem ağladığını görmesini istemiyordu, hem de burası bir insan için çok da güvenli bir yer değildi ona göre. Takside vedalaştılar, kısa bir vedaydı bu. Uzatmaya kalbi dayanmazdı zaten Jenny’nin. James’ten ayrılmak ailesinden ayrılmaktan daha zordu sanki onun için. En sevdiğinden sonsuza dek ayrılmak, bir daha onu göremeyecek olmak... Aklına bir şey geldi o sırada: “Acaba James de işaretlenir mi benim gibi?” Bu düşünce içinde bir umut filizi yeşertti; ama acaba bu filiz uzun ömürlü olacak mıydı ve daha da önemlisi; meyve verecek miydi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://dilaraltwilightrpg.yetkinforum.com
London Sydney Quixie

London Sydney Quixie


Mesaj Sayısı : 462
Yaş : 32
Nerden : Yaşın tutmaz. xD dedikten sonra lan ne kadar çok şey yazmışım upuzun olmuş yakında temizlim ben. =)

Jennifer Cullen Empty
MesajKonu: Geri: Jennifer Cullen   Jennifer Cullen Icon_minitimeCuma Ekim 30, 2009 5:27 pm

Öncelikle yurt dışında ÖSS var mı bundan emin değiliz. Belki daha farklı bir konu üzerine yazılabilirdi. Yani hayal gücü pek yoktu. Betimlemeler pek yoktu. Ayrıca betimleme nedense burda açıklama gereği duydum. Hiç dialogsuz uzunca bir paragraf yazmak değildir. Olayı gözünüzün önünde yaşanmış gibi, siz yaşamışsınız gibi canlandırabilmektir okuyanın gözünde.
Her neyse biraz daha çalışmalısın. Puanını yükseltebilceğini biliyorum.

68*

Ne olmak istediğinizi belirtirseniz memnun oluruz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Jennifer Cullen
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Jennifer Linda Marvelous
» Elizabeth Marie Cullen ( LİZ )
» Renesmee Angela Cullen
» Renesme Angela Cullen
» Alice Elly Cullen

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
House Of Night Turkey :: Arsiv-
Buraya geçin: