House Of Night Turkey
House Of Night Turkey
House Of Night Turkey
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Gece Evinin Karanlık Dünyasına Ho
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Darchelle.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Darchelle Chovén

Darchelle Chovén


Mesaj Sayısı : 21

Darchelle. Empty
MesajKonu: Darchelle.   Darchelle. Icon_minitimePerş. Mayıs 27, 2010 9:27 pm

    Vampir

Korku bedene hükmetmeyi bilen bir duygudur, kimi zaman sindirir hükmü altındaki bedeni, kimi zaman da kışkırtır vahşetini göstermek için. Heyula dolu zihinleri ele geçirir sinsice, korkunç hayalleri somutlaştırırken solup gider hayatlar. Ne olduğu bile anlaşılmadan karanlık sarar, ruh çırpınırken keskinleşir hükmedenin elemi. Duyulana karşı koyabilen tek kişi vardır, Anais Dequarté, hisleri ele geçirerek onları ehlilleştirmeyi iyi bilir. Korku da dahil hiçbiri karşı koyamaz onun vâsi gücüne, zarif parmaklarının kavradığı kristal şişelere girene kadar soyutluklarını korumak üzere çırpınırlar. Şişelerin yakut kapağı kapatıldıktan sonra ise üzgü dolu raflara götürülürler, beklemek ya da birilerinin içinde yeniden hüküm sürmek için. Yeniden sarmalamak hasreti ile kıvranan duygular, kristal şişelerindeki mahsun hayata dayanmaya çalışırken Anais asla unutmazdı onları. Her biri önemliydi, her birinin muzdarip hayatında göz ardı edilmeyecek değeri vardı. Dipsiz gecelerin engin maviliğinde sürünürken izlerdi onları, parlaklıklarıyla göz kamaştıran duyguların şişelerinde onları kilitli tutan kristale umutsuzca çarparken çıkardıkları ses hayatının fon müziği gibi olmuştu. Bazen de kendi içine alırdı onları, hem onları hem de kendini mutlu etmek için. Anais'in de ruhunda kabaran bir açlık vardı. Onun da tatmine ihtiyacı vardı. Öyle ki asla doyuma ulaşamıyordu tam olarak. Çölün ortasında bir vaha bulmuş gibiydi ama içse de doyamıyordu bu suya. Yedi ölümcül günahtan açgözlülük ele geçirmişti genç kadını, latifliğini ise boğan sadece bu kötü özelliğiydi. Aslında Anais doyumsuz olmasından hiçbir zaman yakınmazdı, ihtirasa dinmek bilmeyen açlığı olmaza koleksiyonu bu kadar büyüyemezdi, göz alıcı ve güzide duygularla donatılmıştı koleksiyon rafları. Açgözlülük onun kutsal duygusu olmuştu bir nevi. Dünyadaki her şeye sahip olmak istiyordu bazen. Bu duygunun sancılı hezeyanlarını yaşardı günün bilinmez kılındığı vakit. Gökyüzünün billur gibi akan karanlığında, biriktirdiği ihtiraslarının büyüklüğü altında ezilirdi. Uyuşmak isterdi bu zamanlarda. Savunmasızca uyumak, kollarını kendine çekerek ana rahminde olduğu gibi. Bilinçsiz zamanlarına sarı renkle taçlanmış hissiyatıyla bağlıydı. Keşke, keşke büyümeseydi bu latif çiçek. Masumluğu hunharca alınmamış olarak, fanusun içersindeki o mor menekşe olarak kalsaydı. Ama hayır, kaderini kendisi çizemiyordu. Kim yapabilmişti ki bunu?

Kendisi gibi kirlenmiş birinin isteğine kulak vermişti gün batımında ilerlerken. Sonu gelmeyecekmiş gibi görünen sokağın demode kaldırımlarında ilerlerken müşterisinin neden hayata toz pembe bakılmasına yol açan o lüzumsuz duyguyu istediğini anlamaya çalışıyordu. Şişelerini görme lütfuna erişmişler arasında cansızlığıyla anılan mutluluğun küçük bir parçasını götürüyordu adama. Mutluluk. Basit bir kelimenin arkasından koşan bu insanları anlamaya çalışıyordu çoğu sefer. Neden dertleri, sıkıntıları yokmuş gibi davranmayı arzuluyorlardı? Günışığı aniden doğacağını ya da tatlı bir seher yelinin altında yıkanacaklarını mı zannediyorlardı? Ne kadar da zavallıca umutlara tutunmaya çalışıyorlardı insanlar. Daha çok görülecek şey varken, minicik dünyalarının acınası yarı gerçekliğine sarılıyorlardı. Anais sevmezdi böylelerini. Sevmemek demek yok olmasını istemekti onun için. Çünkü duyguların, yoğun alemine girdiğinden beri sevginin ne kadar güçlü olduğunu öğrenmişti. Ölümü bile yok edecek kutsallığa sahipti bu duygu. Sevginin devasa kanatları herkese yetebiliyordu üstelik, gecenin tüm karanlığına inat. Yine de müşterisini tanımadan ön yargısına teslim olma niyetinde değildi, kıyafetinin iç parçasına gizlediği şişenin şimdilik güvende oluşu ruhunun tedirginliğini bastırıyordu. Siyah onun ruhunun sembolü, asla vazgeçemediği renk tonu olsa da bugün değişikliğin rüzgarına kapılmıştı. Ruhundaki alışılmışın dışındaki, dalgalanmalar süslenmeye hasret kalmış bir rahibe gibi heveslenmesine neden olmuştu. Gül kurusu renginin kendine has yumuşaklığını sonuna kadar ifşa eden cüppesinin içindeki elbise, onu Şafak Tanrıçası'nın kızıymış gibi bir havaya sokuyordu onu. Pembenin çok soluk bir tonunu tercih etmişti bugün. Mide bulandırıcı bulurdu pembe rengi. Belki de mutluluğu sevmemesinin de nedeni buydu; içindeki fuşyayı öyle bir ortaya çıkarıyordu, bakan gözler ne kadar ciddi olursa olsun, çocuklar şekerlere nasıl bakarsa öyle bakıyorlardı şişeye. Biraz da korkmuştu açıkçası. Kendi dışına çıkmaktan korkmuştu. Anais olamamak, ruhunun en saklanası yanlarını ifşa etmekten ölesiye korkmuştu. Bu nedenle seçtiği saten elbisenin rengi pembeden ziyade beyaza yakın gibiydi. Boynunun kapalı olmasından bütün benliğiyle nefret etmişti küçükken. Annesi ona boynunun açık olmasının ne kadar günah olduğundan hep dem vurmuştu. Oysa o günahın tadını merak ederdi küçükken. Nasıl bir şeydi yasağa boyun eğmek? Dedikleri kadar lezzetli miydi? Cevabını şimdilerde herkesten daha biliyordu. Evet, ruhun yasağa duyduğu iştah boşuna değildi. Anais bu yüzden sonuna kadar açardı boynunu. Porselen beyazlığındaki tenini, dış dünyanın doymak bilmezliğine sunmak onda minik ama garip bir haz veriyordu. Dünyaya meydan okumak gibiydi onun için. Tabuların ve törelerin dişlerini sökmek ve günahkarların kahramanı olmaktan bir farkı yoktu. Bugün de her zamanki mücadelesine uygun olarak, göğüslerinin yumuşak orta çizgisini gösterecek kadar açıktı kıyafeti. Ah, iman tahtasının üzerini örten ince deri ve güzel bir kokuyu barındırdığı her halinden belli olan köprücük kemiklerinin oluşturduğu çukurlar ne kadar da güzeldi. Zaten incecik olan gövdesini saran korse, bereketin sembolü olan göğüslerini sonuna kadar belli ediyordu. Kim dayanabilirdi ki Anais'e? Kim dayanabilirdi ki Aurora'nın güzel egzotik kızının albenisine?

Buluşmadan sonra gece yarısının sonlanacağına adında dolanan o yakıcı zehrin varlığı kadar emindi Anais. Şafak sökmeden önce gideceği davette adından söz edilmesi için bu kadar önem vermişti görüntüsüne, her daim dikkat ettiği gibi. Müşterisini tatmin etmek değildi amacı, yine de öyle görünmesine karşı çıkmayacaktı. Tabi, her zaman davetlere katılmazdı Anais. Yüzünde makyaj ilahlarının bile yapamayacağı türden teknikler kullanan kadınların, yapay görünümleri onu çok da rahatsız etmezdi. Esas onu iğrendiren, yüzleri kadar yapmacık olan duyguların havaya salınmasıydı. İlk girdiğiniz anda o kadar belli etmese de, devasa avizelerin ışıklarına yansıyan kirli sarı hislerle bütün gece mücadele ederdi. Ah, nasılda sinsi bir duyguydu bu. Yapmacıklık sessiz sedasız, masum elbisesine sevimlilik broşunu takar, bedene saldırırdı sessizce. Anais onu da ele geçirmeyi bilmişti, hiç zorlanmadan. Bu genç kadının yapamayacağı şey yoktu, mahrem yeteneğini kullanabildiği sürece. Anlayamazdı kimse onun gelişini,duyamazdı ayak seslerini. Ardından başlardı sinsi kikirdemeler, tiz seslerle atılan kahkahalar. Gürültü sınırlarını zorlamaya başladığında ise, öfkesinin dalgalanmaları yüzünden isterik bir şekilde dikerdi içkileri ardı ardına. Bağırmak, herkesi uyarmak isterdi, yapamazdı. Yapamayacağını bildiği şeylerin hayalini kurardı. Hayal de sona erdiğinde, ayrılma vakti gelip çatardı. Eğlenmeyi umuyor olması yadırganamazdı, yaşlı bir rahiple kasvetli konuşmasını bitirdikten sonra kendi hayal alemine dalmaya ihtiyacı vardı genç kadının. Sokağın sonunda fark etmeden durdu, kesildi hafif adımlarının sesleri, görkemli portikoyun ince mimarisine hayran hayran bakıyordu derlemci. İçerinin boşluğundan fırsat bilmiş olmalıydı müşterisi, kör rahibin şişesinin kalbine yakınlığını hissederek kıvrılırken dudakları, ağır adımlarla taş basamakları aşarak portikoyun gölgelediği girişten içeri seğirdi bedeni. Kuzgunların sesini andıran, fakat daha fazla kulak tırmalayan bir sesle irkilirken karanlıkta kaybolan siluetin netleşmesi için biraz daha yaklaştı gölgeye. Zihnindeki hayali çizgileri yanıltan görüntüyle birlikte hissettiği hayret duygusunu ustaca donuk tebessümünün ardına gizlemeyi başarmıştı.

Kör Rahip lakabından ne beklenebilirdi ki; gözleri görmeyen, kamburu çıkmış bir ihtiyar en fazla. Oysa Anais'in gözleri çok farklı bir portreyi ortaya koyuyordu. Tatlı? Hayır. Sevimli? Sıfatlar anlam değiştirmediği müddetçe kesinlikle değil. Sert yüz hatları, kendini süzgün ışıkların arasından belli ediyordu.Yüz hatları heykeltıraş elinden çıkmış gibi görünüyordu. İnce olduğunu seçebildiği dudaklarında ciddi bir ifade vardı. Anais fazlasıyla dingin gülümseyişini yüzünden silmeden, mesleğinin kelimelere sığdırılmış halinde söylenmesini dinledi. Müşterisinin ayağına kadar gitmek zorunda kaldığı için hala kızgındı kadın, ama öfkesi sadece bakışlarında kor halini almakla kaldı, zarif parmakları tiyatroyu yeniden saran huzursuz sükûneti işaret bilerek elbisesinin ön kısmından korsesine uzandı. Şişenin soğuk kristalini korsenin açıklığından alırken hafifçe öne eğilmişti, cüppesinin örtemediği bu kısacık sahne amaçların fikirleri içinde kayboldu. Kazancının ne olacağı konusunda bir soru belirdi aklında, saniyeler içinde unutulmaya hazırken onu önemsemedi Anais. Karşılıksız iş yapmadığını herkese öğretmişti, geçimini sihre hizmet ederek sağlayan diğer cadılardan üstün bir işte, koleksiyonunun emsalsiz parçalarını başkalarıyla paylaşarak aynı derece eşsiz antikalar, ele geçirilmesi zor diğer eşyaları alıyordu. Dolgun, koyu pembe rengindeki dudakları aralanırken şişeyi hafifçe salladı, mutluluğun somut hali titrerken mağrur bir edayla şişeyi avucunda sakladı. Zarafetiyle armoni sağlayan sesi antik tiyatronun cefa dolu duvarlarında yankılanırken güneşin miskinleşmesini fırsat bilen ay öne çıkarak aydınlatmıştı yüzleri. 'Adınla büyük bir yanılgıya sebebiyet veriyorsun kör rahip. İstediğin şeyi getirdim, senin bana verecek bir şeyin varsa tabi.' Şişeyi kırılmasını önemsemiyormuş gibi bıraktı, yere hafifçe dokunan kristal derlemcinin kudretiyle havalandı, iki bedenin ortasında aniden durdu. Anais'in kim bilir hangi oyunuyla ele geçirdiği sonsuz saadet adama çok yakındı, çok da uzak. Kadın istediğini alamayacak olursa geldiği gibi geri giderdi, gecenin en koyu anında bir hayaletin şeffaflığına sahipçesine kaybolarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Androméda Alondra McKenna

Androméda Alondra McKenna


Mesaj Sayısı : 662
Yaş : 33
Nerden : Tüneller.

Darchelle. Empty
MesajKonu: Geri: Darchelle.   Darchelle. Icon_minitimeCuma Mayıs 28, 2010 8:03 pm

96*
Süper süper ve süper ötesi bir Rp'ydi.
Rütbeniz veriliyor.. Konu Kilit !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Darchelle.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Darchelle.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
House Of Night Turkey :: Arsiv-
Buraya geçin: